Yalnız Divan edebiyatı yazmakla
kalamadım. "Divan şiirini sevdiren adam" olmanın
ötesinde misyonlar yüklenmişti omuzlarıma. Divan şiirini sevdirmekten
dolayı elbette haz duyuyordum, ama bütün çabamın divan şiiriyle
sınırlıymış gibi anlaşılmasına da tahammül edemiyordum. Ve
çok geçmeden periyodik gazete yazıları girdi devreye. Artık
sanattan, kültürden, tarihten, medeniyet tarihinden de bahsetmek
gerekiyordu.Ve tabii aşktan... O en çok bildiğim, sevdiğim
ve bıkmadan usanmadan yazabileceğim bir konuydu ve ne vakit
acele yetiştirmem gereken bir yazı istenirse benden, hemen
ah mine'l-aşk deyip bilgisayarın düğmesine basmam yeterli
oluyordu. |
|